Benim için çok özel bir tecrübeydi. Propaganda dönemindeki yaşanmışlıklarım çok değerli, bütün hepsi, son nefesime dek, kulağımda küpe olarak kalacak.
Peki ne oldu, nasıl oldu da, reytingleri dibi görmüş başkan tekrar kazanmayı başarabildi?
Arnavut asıllı Rüstem Paşa'nın hikayesini, on yıl kadar önce ilk defa bu toprakların yetiştirdiği değerli tarihçimiz Ali Can Hoca'dan dinlemiştim. Rüstem Paşa, Kanuni'nin kızına talip olur. Bunu istemeyenler, kendisinin cüzzamlı olduğu yönünde söylenti çıkarırlar. Hekimbaşı, gizlice yaptığı araştırmada, Rüstem Paşa'nın çamaşırlarında bit bulur. Raporunu; bir insanda bit varsa cüzzam olmaz şeklinde sunar ve Rüstem Paşa'nın sadrazamlığa giden yolu bir bit sayesinde açılır.
Olacak bir kimsenin bahtı kavi, tâlihi yar.
Kehlesi (biti) dahi mahallinde işine yarar.
Bu olay, anonim bir zamane şairince, bu şekilde özetlenmiştir.
Mevcut başkanın reytingleri diplerdeyken, onu kurtarabilecek tek ve yegane olay, %70 bandında gezen muhalif oyların bölünmesiydi. Ve bağımsız bir aday sahneye çıkarak, seçilme şansı çok düşük olan başkanı, tekrar başkan seçtirmeyi başardı. Filiz Hanım, önümüzdeki beş yıl içerisinde, hiç durmadan şükür namazı kılsa, bu kıyağın hakkını yine de veremez. Bağımsız aday, öylesine hodpesentti ki, yanına meclis üyeleri almaya, bir partiden seçime girmeye gerek bile görmedi. "Kim meclis üyesi olursa olsun, ben onları koyun gibi güderim.' Dedi muhtemelen. Ve sonuçta, en zor döneminde Filiz Hanım, 11 tane meclis üyesi kazanmayı, tarihte ilk defa, 3 tane meclis üyesini İzmir Meclisi'ne göndermeyi başardı. Kadın kazandı. Bunu, Pirus Zaferi, olarak adlandıranlara sadece gülüyorum; çünkü bu zafer ona ikbal kapılarını sonuna kadar açmış oldu. Filiz Hanım, önümüzdeki süreçte İzmir'e mi, yoksa Ankara'ya mı gider? Hep beraber izleyip göreceğiz.
Bu seçimin, bize öğrettiği bazı politik gerçekler var. Birincisi, kibir politik başarı için, baş tacı yapılması gereken bir olgudur. Çünkü, mevcut başkandan da, daha kibirli bir şekilde sahneye çıkan, "ben her şeyi tek başıma hallederim" diyen bağımsız aday, seçimi kazanamazdı. Tevazunun siyasette yeri yok. İkincisi; siyasette dürüstlük asla prim yapmıyor. "Yemeyeceğim ve yedirtmeyeceğim." Derseniz, maalesef, yalnız kalırsınız; çünkü halk siyasetten nemalanmak istiyor. Üçüncüsü; "zulmü, baskıyı bitireceğim, kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklayacağım" derseniz sınıfta kalırsınız. Çünkü, üç milenyum öncesinden biliyoruz ki, köleler özgürleşme hayali kurmaz, onların tek hayali, köle sahibi olan birer "efendi" olmaktır. Bu seçimlerin ana teması; "efendi olmak", "cezalandırmak" üzerine kuruldu. Projeymiş, hizmetmiş, esermiş, demokrasiymiş, hak hukukmuş, boş lakırdı geldi halkımıza. Mevcut yönetim, en ağır şekilde cezalandırılmalıydı. Halka, ceza verebilecek acımasız bir infaz memuru lazımdı. O kadar. Zamanında cezalandırılanlar, ceza kesicilerinin en ateşli fanatiği olup çıktılar. Halk, İstasyon Meydanı'nda "giyotin" görmek istedi. Alttan alta, bu denli, "kin", "nefret", "intikam" duygularının kaşındığı bir seçim görmedim, umarım bir daha görmem.
Şimdi, ne mi olacak? Talebe, aynı hocasının yapacak olduğu gibi, bazı kafaları kesecek veya bazılarına şefkat gösterecek, diyelim. Talebe, jurnalciliği, etiketlemeyi, listelemeyi, intikamı hocasından çok iyi öğrenmiş olduğunu, seçim döneminde kanıtlamıştı nitekim. Üstüne; nepotizm, halk tarafından onaylandığına göre, bol bol nepot müdürlerimiz olacak. Hizmet, eser falan beklemeyin; çünkü mevcut başkan, hocasından seçim kazanma formulünü çok iyi öğrenmiş. İnşallah, başkan bizi utandırır, diyelim.
Unutmadan, kadının kazanmasında, bir tane diş hekimi bağımsız adayın rolü var. Onun rolü, diş koğunu doldurmayacak düzeyde, yani bit kadar. Son olarak, tarih kazananları yazar. Ve kadın kazandı. Bize tebrik etmek düşer.


